Sığınamayanlar – Toprak Sahne Tiyatrosu
Bugün 27 Mart 2021 Dünya Tiyatrolar günü. Güzel bir cumartesi günü ve İzmir sokakları eski güzel günlerine dönmüş...

Bugün 27 Mart 2021 Dünya Tiyatrolar günü. Güzel bir cumartesi günü ve İzmir sokakları eski güzel günlerine dönmüş.
Tarihi saat kulesine sırtımı verip karşımdaki kalabalık ve dar sokağa giriyorum.
Sokak müzisyenleri müzeyyen bir şarkı çalıyor ve insanlar eşlik ediyor.
Birazdan başlayacak ve prömiyer yapacak oyunun oyuncularının heyecanını binaya girmeden bile en derinlerimde hissediyorum.
Nazım Hikmet kültür merkezi hem fuayesi hem de sahnesi ile İzmir için güzel bir sanat alanı.
Pandemi koşulları gözetilerek hazırlanan oturma düzeni gayet güzel. Kalabalık bir izleyici kitlesi oyun için bekliyor.
Oyun öncesinde iki büyük ustanın Müjdat GEZEN ve Metin AKPINAR’ın kaleme aldığı Dünya tiyatrolar günü bildirisi okunuyor.
‘Ve güzelim tiyatro kültürü biz insanlar burada olduğumuz sürece yaşamaya devam edecek’
Kocaman bir umut birikiyor içimize.
ikisinin dik duruşları ve sisteme karşı sanatçılara örnek olan muhalefetleri seyircileri oyuna hazırlıyor.
Sığınamayanlar oyunu Ayça Üzüm tarafından yazılmış bir oyun. 2009 yılında kaleme alınan oyun Suat TAŞER kısa oyun yarışmasında ‘sahnelenmeye değer oyun ödülüne’ layık görülmüş.
Oyunda eşlerinin baskılarından dolayı evlerini terk etmiş üç kadının sığınma evinde yaşadıkları ve sonradan aralarına dahil olan ve kocasından şiddet gören dördüncü bir kadının başından geçenler anlatılıyor.
Türkiye’de kadın olmak sorunsalına dört kadının hikayesinden yola çıkarak bir çok açıdan derinlemesine inceleyen oyun sahne matematiği ve dekor kullanımı konusunda oldukça yaratıcı ögelere sahip.
Oyunun orijinal müzikleri Asfalya Records tarafından hazırlanmış ve oldukça akılda kalıcı notalar.
Oyunun yönetmeni Serkan BAŞTÜRK oldukça temiz bir iş çıkarmış. Gündemi yakalayan ve bir çok festivalde ödülleri hak edeceğini düşündüğüm oyunun en önemli özelliği samimiyet ve gerçeklik duygusu.
Serkan BAŞTÜRK çok doğal karakter çözümlemelerinde bulunmuş ve gereksiz tek bir hareket bile kullanmadan oyuncularını hem bireysel olarak hem de toplu olarak oyunun içinde bir potada eritmiş.
Önümüzdeki yıllarda yönetmenin Türk Tiyatrosuna nadide katkılar yapacağı ve kendine has üslubu ile kalabalıklar arasından sıyrılacağını düşünüyorum.
Nezihe karakterine can veren İlknur Bayzit ÇATAL oyunculuk konusunda hem izleyicilere hem oyuncu arkadaşlarına inanılmaz bir seyirlik sunuyor. Yarattığı alt tiplemeler ve oyuna verdiği sıcaklık ve enerji görülmeye değer.
Oyun esnasında yaşanan elektrik kesintisi esnasında oyuncular tarafından yaratılan doğaçlama ve izleyicilerin cep telefonlarının ışıklarını açarak oyunun devam etmesini sağlaması tiyatro için sihirli anlardan biriydi.
İzmir merkezli özel bir tiyatro topluluğunun bu denli kendine güvenli duruşu Ankara ve İstanbul tiyatrolarının hegemonyası altında ezilmiş İzmir izleyicisi adına umut verici.
Oyunda Ayşe rolüne can veren Gizem ALP genç kuşak kadın oyuncular arasında birkaç senedir takip ettiğim oldukça yetenekli bir oyuncu. Jest ve mimik kullanımı ve sahneye hakimiyeti oldukça iyi.
Aybers KAYAN ve Gamze COŞKUN bir çok kaliteli ekipte yer alabilecek yetenek ve doğallıkta oyuncular.
Oyunun sanat yönetmeni Onur ÇATAL yaratım sürecinde bir çok alt hikayeyi belirlemiş ve bu bağlamda seyredilesi bir Dünya kurmuş.
Bir erkek olarak oyun sonunda hem kendime, hem topluma hem de tüm kadınlara yabancılaşmış bir şekilde sokağa adım attım.
Toprak sahne tiyatrosunun hazırladığı ve her izleyiciye verdiği İstanbul Sözleşmesi nedir isimli broşürü açtım ve utanan adımlarla Kemeraltı sokaklarının kalabalığına karıştım. Oyun bana susuyorsan sende suçlusun mottosunu öyle güzel vermiş ki saat kulesinin önünden geçerken bizim gibi kadınları bilir misiniz? Sorusu beynimin duvarlarında yankılanıyordu…
Uzun yıllar bir ders gibi her alanda oynanması gereken bir oyun…