Personas Kuartet – Uyumsuz Tiyatro
Uyumsuz Tiyatro, geçen yıl ilki Sesler adlı oyunla seyirciyle buluşan üçlemenin ikincisi olan Personas Kuartet oyununu bu sezon seyirci karşısına çıkardı.

Oyun, çağın hoşgörüsüzlüğünü bize iki kadın ve onların arketipleriyle öyle güzel sunuyor ki izleyiciyi ağır eleştirel ya da sıkıcı bir dram altında bırakmıyor. Aksine, oyun boyunca bu çaresizliğimize gülüyoruz. Bizlere dağıtılan tüm rollerin ne kadar üstümüze oturmadığını, iki kadın üstünden dinlerken; bu kadınların yalnızca kendilerini değil aynı zamanda günümüz erkek ve modern birey tiplemelerinin genel bir izdüşümleri, çağdaş sanattan günlük yaşam armonileri de birer birer gözümüze sokuluyor.
Angela, zenginlik ve paranın hayatta en büyük erek olduğu kanısıyla yetişen, zengin bir erkekle evlenerek bunu kanıtladığını sanan bir kadın. Zenginliğin yarattığı bu tüketim vitrininin ardında derin bir boşluk, yalnızlık yattığını karakterin kendisiyle mücadelesinde görüyoruz. Eve ise, bize ne kadar eğitimli ve kültürlü bir kadın olursa olsun, modern hayatın üzerinde yarattığı arkadaşı Angela gibi bir kadın olması gerektiğinin baskısı altında ezilmiş, parasız bir adamla yaptığı evliliğin altında yıpranmışlığının üstünü sonsuz bir çabayla kapatmaya çalışan bir karakter. Bu iki kadın yıllar sonra bir araya geliyorlar.
Olmak istedikleri olamadıklarının o kadar üstüne geçmiş ki bu baskıda yaşamak değil nefes almakta zorlanıyorlar. Ve her konuşmalarında araya Eylem Abalıoğlu ve Zeynep Bartın’ın muhteşem performanslarıyla oynadıkları arketipleri giriyor. Angela ve Eve’i ise Ebru Kaymakçı ve Ayten Bahar oynuyorlar. Dediğim gibi oyun, yalnızca çağımız kadının tatminsizliği ya da değersizliğini değil aslında küresel anlamda sıkışan insanların bir özetini sunuyor bize.
Bu iki karakter ve onların yansıtım karakterleriyle modern bireyin derin bir arkeolojik kazısını yapmış yazar. Tüm oyuncular her karakterin altından ustalıkla kalkarken, özellikle oyuna yedirilen hareket düzeni oyunculukların akıp gitmesini sağlıyor. Personas Kuartet, içimizdeki dolaşıklıkları bize kendimizle alay ettirerek bitpazarına çıkarmış bir oyun. Kapital iş kültürü kimlikleri, kazanılan para ve maddiyatla birey olduğunu sanan insanın yaşadığı sarsıntıları bir saat boyunca hiç sıkılmadan izleyeceğiniz bir gerçeklik duruyor karşımızda.
Oyuncuların performansı, hareket ve sahneyi kullanımından rejiye kadar sezonun bence en ilgi çekici ve izlenesi oyunlarından biri. Weber, bu çağdaki ahlaki itirazı, mülkiyetin sağladığı rahatlık, zenginliğin, tembelliğe ve bedensel zevklere yol açan zevkine yaparken, biz insanlar içimizdeki boşluğun giderek derinleşmesine engel olamadığımız bu anlara engel olamıyoruz. İtirazı kabulü hepsi bize ait bu paketin güzel biz özetini görmek istiyorsanız gidin izleyin derim.